İstanbul’un değişim hızıyla başa çıkmak imkansız. Birkaç yıl önce herkes Karaköy’deyken aynı hızla gözden düşmeye başladı. İstanbul gibi değişken bir şehirde tüketim çılgınlığı yalnızca alışveriş ile sınırlı değil tabii, bu mekan ve semtlere de yansıyor ve güzel bir mekanın en popüler dönemi 2-3 yıl anca sürüyor. Peki bu kış nerelere gideceğiz, neler yapacağız?
1- Bomonti
Bomontiada’ya geçen Cuma’ya kadar gitmemiş olmam kabul ediyorum skandal… Fakat geçtiğimiz yıl Babylon + Kilimanjaro haliyle çok ilgimi çekmemişti. Ne zaman ki Souq, Bomontiada’ya taşındı, yazın sinema geceleri düzenlenmeye başladı, yeni açılan Populist’in kendi biralarını yaptığını duydum, Kiva’nın yeni yerinin fotoğraflarını gördüm, işte o zaman listeme “ilk gidilecek” olarak giriverdi. Cuma günü gecikmeli olarak gittim ve bayıldım!
Aslında Asmalımescit’in yad ettiğimiz canlı sokak ruhu burada yeniden ortaya çıkmış. Fakat bu sefer güvenlik kontrolünden geçtikten sonra! Bomontiada’da insan Avrupa’da bir yerde bir meydanda gibi hissediyor. Restoranlarda insanlar, ortada ayakta ellerinde biralarıyla sohbet eden insanlar, hatta ilerleyen saatlerde kalabalık ile merdivenlerde oturup içeceklerini içen arkadaş grupları. (Benim gittiğim gün Populist’in Oktoberfest eventinin de ekstra bir kalabalığı vardı tabii) Yani eskiden sokaklarda olan kalabalık şimdi Bomontiada kompleksi içinde yeniden yaşam bulmuş!
“Yeni Türkiye” koşullarında burası bir “sosyal vaha” hissi veriyor, arkadaşlarım ile bu düşünceye kapılıyoruz. Ayrıca yeni dinamiklerimiz çerçevesinde güvenlik kontrolleri ile girilmesi vs de artan güvenlik endişeleri karşısında diğer yerlere göre bu yıl buranın elini kuvvetlendirecektir.

Yemek konusunda birkaç alternatif oluşmuş durumda, geçen yıl buranın ilklerinden fine dining için uygun ve güzel bir barı olan Kilimanjaro, atıştırmalık menüsü ve kendi yapımları biraları ile The Populist, geniş şarap menüsü ile Delimonti, yeni yeri muhteşem yakışmış olan ve insana kendini başka yerde hissettiren Kiva ve de daha kafe tarzı olan Monochorome.
Biz Kilimanjaro’yu tercih ettik; bir sürü paylaşmalık sıcak ve soğuk başlangıç var. Bunlardan siyez salata ve isli ahtapot muh-te-şem, ayrıca ballı patlıcanı da tavsiye ederim. Ana yemek olarak ise 3-4 kişi paylaşmalık olan kuzu tandırdan aldık. Tandır olması gerektiği gibiydi; dışı çıtır çıtır, içi ise yumuşaktı ve kuru değildi, yanında gelen fıstıklı pilav ise yediğim en güzel pilavlardan olabilir, kesinlikle tavsiye ediyorum.
Burada ayrıca cin ağırlıklı güzel bir kokteyl menüsü de mevcut, tatlı kokteyllerden hoşlanıyorsanız mürdümerikli cin çok güzel.
Bomonti’yi bu kış programlarınıza kesin dahil edin, daha hareketleneceğe benziyor. Mesela geçtiğimiz haftalarda Leica’nın da galerisi açıldı. Burada yakın zamanda birçok seminer ve sergi yer alacak. Yani yakın zamanda Bomonti’yi daha çok duyacağız.

2- Arnavutköy
Arnavutköy de son üç yıldır yükselen bir trend içinde. Artık gece hayatı buraya kaydı. Karaköy’de bir şeyler yapmaktansa burada bir şeyler içip arkadaşlarla takılmak daha cazip geliyor. Arnavutköy’ü ve bu dönüşümün öncüsü mekanları birkaç ay önce yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz. Bu arada yazıda bahsettiğim gibi Alexandra’nın roof’una Galata’daki Robin açılmadı fakat Alexandra yazın teras kısmını da açtı. Fakat yazın uyguladıkları müşteri politikaları ile beni kaybettiler, gerek olmadıkça gitmemek üzere kendi mekan listemden çıkardım.

3- Balat
Balat için her zaman “yeni gözde semt olacak” vs. gibi söylentiler dolanıyordu ama geçen seneden beri gözle görülür bir yükseliş var. Blogger akınları ve yeni kafeler de bunun göstergesi.
Bu kış daha da ilgi çekeceğini düşünüyorum, haftasonu bir kahve içmek icin tatlı mekanlar var. Balat’ı ve beğendiğim 5 mekanı geçtiğimiz aylarda yazmıştım, şuradan okuyabilirsiniz. Ayrıca Perispri diye yeni bir yer açılmış. Seramik sanatçısı Cahide Erel açmış ve Bizans-Osmanli mutfağı sunuyormuş. Dekorasyonunu ve ortamı kendine has duruyor, fotoğraflarından çok beğenip listeme ekledim, bu kış ilk fırsatta gideceğim.

4- Topağacı
Nişantaşı her zaman Nişantaşı olacak ama Topağacı da son iki yıldır yeni açılan kafeleri ile Nişantaşı içinde üçüncü dalga kahvecileri, barları ve farklı restoranları ile alternatif bir rota oluşturmuştu. Yazın Petra’nın açılması, Moro isimli tapas bar gibi yeni yerlerin açılması ile de bu kış da yine güzel bir alternatif olmaya devam edeceğe benziyor.
Benim Topağacı favorilerim: Kahve için sade ve sempatik dekorasyonuyla ve tam köşe bir noktada yer almasıyla Coffee Bain ve güzel kahveleri ile tanıdığımız Petra. Kahvaltı için çeşitleriyle Grandma. Biraz snob olsa da güzel kokteylleri ile Grey. Akşam güzel bir yemek için ise İtalya’da tatlı bir trattoria’da hissi veren Kruton. Canlı müzik için ise Divine Bar & Brasserie.

Diğer birkaç öneri:
Buralardaki mekanlar haricinde Akaretler’deki Beerhall da bu kış da oldukça kalabalık geçeceğe benziyor. Kapalı mekanda yarattıkları “Avrupa festival havası” ile özellikle genç beyaz yaka arasında iş çıkışı rotası olarak rağbet görmeye devam eder.
Beyoğlu tarafına geçecekseniz Çukurcuma’daki Magritte, tatlıları ile güzel bir bahane olabilir, ayrıca Kuledibi’deki Nola da geniş bahçesi ve sıcak iç mekanı ile kış için güzel bir buluşma mekanı. Moda civarında ise St Josephliler Derneği’ndeki Brunelle ve yeni açılan butik meyhane Yedi Masa tavsiyem.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
İstanbul’da güzel kokteyl içebileceğiniz 9 yer
Karaköy’de hala gidilebilecek 10 yer
Pingback: İstanbul’da güzel kokteyl içebileceğiniz 9 yer – Emre Onar
Pingback: Karaköy’de hala gidilebilecek 10 yer – Emre Onar
Pingback: Burgazada’da yapılacak 8 şey – Emre Onar
Pingback: Balat: yeni Karaköy olur mu? – Emre Onar
Pingback: Arnavutköy’ün yeniden doğuşu – Emre Onar
Pingback: 9 adımda juice cleanse! – Emre Onar
Pingback: İstanbul’da kış bitmeden gitmek için 10 cozy mekan – Emre Onar