Bu aralar malum Fener-Balat da Arnavutköy gibi yükselişte, hatta eğer “Karaköy bitiyor” dersek mirasçıları da kafe kültürü tarafında Balat, gece hayatı tarafında Arnavutköy olabilir. He tabii Karaköy ile ne kadar kıyaslanabilir orasına geleceğim…
Balat’a en son lisedeyken bir proje için gitmiştim ve o zamandan beri hiç uğramamıştım. 2008’de gittiğimde bile “sıradaki popüler semt Balat olacak” geyiği vardı fakat bir türlü bir şeyler olmuyordu. Ta ki 2015’e kadar. Bu sonbahardan beri artık Balat da farklı yerleri denemeyi, gezmeyi seven tayfanın gündemine girdi ve yeni yeni kafelerin haberlerini almaya başladık.

Fener ve Balat, turistik olarak zaten mutlaka gezilmesi gereken, çok güzel semtler. Zamanında Rum ve Musevi azınlıkların semtleri olduğunu biliyorsunuzdur. Ne yazık ki azınlıkların zamanla Türkiye’yi terk etmesi üzerine, bu iki mahalle Anadolu’dan İstanbul’a gelmiş insanlar ile değişmiş. Fakat hala yerinde duran Rum okulları, kiliseler ve sinagoglar sayesinde bir zamanlar bu mahallelerin nasıl olduğunu az buçuk hayal edebilirsiniz.
Buraya ziyarete gelenlerin çoğu mahalle ruhu nostaljisi yapıyor fakat burada mevcut olan mahalle havası beni çok cezbetmiyor; çünkü bana göre aslolan mahalle havası gideli yıllar olmuş. Merak ettiğim gerçek Fener-Balat ile günümüze gelen ayrı iki şey. Keşke 20’lere, 30’lara dönüp o mahalle havasını görebilsek, köşedeki ilkokula çocuklarını yollayan Rum teyzenin manavla sohbetini izlesek diyerek nostaljiye bağlıyorum. Çünkü bir mahallenin ruhunu oluşturan özüdür. Şu anda da mahalle havası var ama buranın özünden bağımsız.

Bu nedenle bu iki semtin sokaklarında dolanırken bana terkedilmişlik hissi yansıyor ve bazen sevimli bir nostalji yaratmaktan ziyade biraz yabancılaştırıyor. Buraya gelmişken sokakları tek tek keşfetmek lazım. Fener Rum Lisesi ve görkemli binası görülmesi gerekenlerin başında. Ayrıca Patrikhane ve kilisesi, çok enteresan bir hikayesi olan Bulgar Kilisesi, Maraşlı Rum İlkokulu gibi etkileyici yerleri dolanırken uğrayıp görmek gerekiyor. Yani buraya kadar gelip bir kafede oturup kahve içip dönmek olmaz. Zaten tarihi binaları, renkli sokakları ile bu iki semt sizi gezmek, keşfetmek için kendine çağırıyor. Bu nedenle giderken ona göre zaman ayırın derim. 🙂
Peki yazımın çıkış noktası olan, Balat’a gelince nereye gitsek kısmına gelirsek: Son iki yılda çok sayıda küçük kafe açılmış ve daha da açılacağa benziyor. Mesela ben Karaköy trendinin başlarında açılan Karabatak, Dem, Mum’s gibi yerleri farklı bir soluk kattıkları, zevk sahibi oldukları için sevmiştim. Burada açılan kafelerden ise o anlamda beklentimin karşılığını tam bulamadım. Kendi kriterlerime göre güzel bulduğum ve önerebileceğim 3 yer ise şu şekilde:

- Aziz
Benim Fener-Balat’ta en beğendiğim yer burası oldu. Bulunduğu caddede (Yıldırım Caddesi) birçok kafe bulunuyor bu yüzden en kalabalık ve people watching için en keyifli yerlerden birisi burası. Tavandan sallanan devasa model uçak ve vantilator ile iç kısmının da sempatik bir dekorasyonu var. Özellikle sonbaharda içeride oturup vakit geçirilesi.
- Cooklife
Minik bir meydana bakan bu kafenin pancake’leri çok güzel. Şu anda o meydanda kaldırım çalışmaları, meydana bakan birkaç binada da restorasyon çalışmaları var. Tamamlandıklarında bu kafede oturup zaman geçirmek daha keyifli olacaktır.

- Coffee Department
Mahallenin tek tam teşekküllü üçüncü dalga kahvecisi. Önünde oturup bir cortado içip takılmalık. Ahrida Sinagogu’nun hemen yanında.

Bonus: Cumbalı Kahve
Eger Türk kahvesi isterseniz, Coffee Department’ın hemen karşısındaki Cumbalı Kahve’ye buyrunuz. Burası da şeker bir yere benziyor.
Bu arada yalnızca kafeler değil, aynı zamanda tarz sahibi dükkanlar da açılmaya başladı. Rag & Roll Vintage Store ve Kulak Ceramic Shop bunlara örnek. Beğeneceğiniz, farklı bir şeyler bulabilirsiniz.

Fener ve Balat, yalnızca bir kahve içmek için değil fakat İstanbul’u gerçek anlamda anlamak isteyen herkesin bir uğraması gereken ve yalnızca renkli sokaklarında fotoğraf çektirmekle kalmayıp altını da okuması gereken iki semt. Yazın boş bir haftasonunuz olursa alternatif bir gün geçirebilirsiniz. Zaten bu kış bu iki semti çok daha sık duyacağız.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
48 Saatte Urla
Arnavutköy’ün yeniden doğuşu
Bu kış İstanbul’da gidilecek 4 semt
Pingback: Bu kış İstanbul’da gidilecek 4 semt – Emre Onar
Pingback: Burgazada’da yapılacak 8 şey – Emre Onar
Pingback: Arnavutköy’ün yeniden doğuşu – Emre Onar