“Paros’a Mykonos’tan sıkılan Yunanlar gidiyormuş”, “yeni Mykonos olacakmış”, “Yunan gençlerin parti adasıymış” – gitmeden önce Paros hakkında etrafta dolanan ve duyduğum yorumlarla hem Paros’u merak etmeye başladım hem de Mikonos sonrası gezi rotamıza iki gün için ekledim. İlerde ne olur belli olmaz ama şu an için Paros’un Mikonos ile pek de alakası yok. Paros, kendi halinde ve çok güzel bir ada. Herhangi bir yerle kıyaslamaya da gerek yok.
Acaba bu sürekli trend olanı yakalama durumu Yunanlar’da da var mı yoksa tamamen bize mi özel merak ediyorum. Alaçatı örneğinde olduğu gibi. Yıllarca “Çeşme mi Bodrum mu” kıyaslamaları, “x yer bitti şimdi şuraya gitmek lazım” cümleleri. Kendim de bunun bir parçasıy(d)ım ama Londra’ya taşındığımdan beri anladım ki her yer kendi içinde ayrı güzel ve kıyasa gerek yok. Londra’da hiçbir yere kitlesi orası olmayan insan gitmiyor, bizde ise “altına hücum” modunda yeni bir yer ortaya çıktığı gibi herkes ama herkes oraya gitmek istiyor.
Kısacası Paros, Mikonos’un gerçekten on sene önceki hali midir değil midir bilemiyorum, Mikonos’a on sene önce gitmediğim için yorum yapamayacağım (giden varsa yorum yaparsa süper olur). İkisi de Kiklad Adaları’ndan olduğundan sokakları, evleri ister istemez benziyor tabii ama şu anki hali ile Mikonos’tan çok farklı, kendi halinde ve çok güzel bir ada var.

Paros’ta ne kadar gün kalmalı:
Paros oldukça büyük bir ada. Mikonos’un iki, üç katı diyebilirim. Biz buraya 2 gün zaman biçerek oldukça azımsamışız, en az 4 gün ayırmanızı tavsiye ederim. He, 2 günde de görülüyor mu görülüyor ama planımı bir daha yapsam Paros’u belki Naxos ile kombinleyip, yalnızca Paros’a da dört günümü ayırırdım.

Paros’a nasıl gidilir?
Türkiye’den doğrudan gidiyorsanız ya Atina aktarmalı doğrudan Paros’a uçabilirsiniz ya da Atina’ya uçup sonra Pire veya Rafina Limanı’ndan feribot ile Paros’a gelebilirsiniz. Biz Mykonos’tan feribotla geçtik – bizim Yenikapı İDO gibi bir feribot ile yaklaşık 1 saat sürüyor. Biletleri bir ay kala ferryhopper diye bir siteden 35 Euro’ya aldık. Belki daha erken davranılırsa daha uyguna bilet de bulunabilir.

Paros’ta ulaşım
Büyük bir ada olduğu için ulaşım oldukça sıkıntılı. Toplu taşıma mevcut ama hem o sıcakta zor hem de zahmetli duruyordu. Ayrıca birçok plaj anayolun dışında kalıyor, yani otobüsle inseniz bile dağ bayır yürümeniz gerekebilir.
En ideal seçenek araba kiralamak. Aynı tarihlerde tatil yaptığımız ve araba kiralayan arkadaşlarımızdan gördüğümüz kadarıyla bu işi önceden ayarlamanız gerekiyor. Limana inince ayarlamaya çalışınca arabaların açılış fiyatı günlük 60 Euro’dan başlıyormuş. Bizim kendi seyahat grubumuzda araba kullanan olmadığından bir transfer aracı bulduk ve bütün tatil onları kullandık. Spiros ve Stella isimli tatlı bir çift kendi arabalarıyla sizi her yere götürüyorlar. Genelde tek yön fiyat 30 Euro gibi ama adanın uzak yerlerine gideceğiniz zaman fiyatlar 50 Euro’lara çıkıyor.
Adanın canlı merkezinde kaldığımız için akşam transfere ihtiyaç olmadı ve aslında araba kiralama ile aynı fiyata geldi. Yine de etraftaki plajları keşfetmek için ve uzun süre konaklayınca en ideal seçenek araba kiralama.
Bizim kullandığımı transferin “Web-transfer.gr” diye bir kartları var ama internet siteleri çalışıyor mu bilemedim. Eğer isterseniz özelden mesaj atıp telefon numaralarını isteyebilirsiniz. 🙂

Paros’ta nerede konaklamalı?
Adanın iki merkezi var diyebiliriz: ilki liman bölgesi Parikia, ikincisi de adanın en canlı yeri olan Naoussa. Çeşme Liman ile Alaçatı gibi bir kıyas düşünebilirsiniz. Çeşme Limanı da canlı ama Alaçatı’da kalmak daha keyiflidir. Her akşamınızı Naousa’da geçirebilirsiniz; o yüzden bence burada konaklayın hem akşam araba/transfer vs. derdi ile uğraşmazsınız. Biz Batistas Apartments diye bir yerde kaldık. Odanın balkonu, hatta balkonda salıncağı bile vardı. Tatlı bir yerdi, fakat son dakika seçeneği oldu. Daha güzel yerler bulunabilir. 🙂

Paros’ta nerelerde denize girmeli?
Ağustos ayında Kiklad Adaları’ndan meltemi rüzgarları başlıyormuş. Meltem dediğime bakmayın, baya sert rüzgarlar. İlk gün resmen ambale olduk. 🙂 Bu nedenle gideceğiniz plajları rüzgarın yönüne göre seçmeniz gerekiyor. Biz mesela ilk gün otelimize yakın bir yer olsun dedik ve Naoussa yakınlarındaki Santa Maria’ya gittik ama rüzgar o yönden (kuzeyden) estiği için denizden pek bir şey anlamadık. O gün mesela adanın güneyine gitmemiz gerekiyormuş.

Adanın en ünlü iki plajı Santa Maria ve Faragas Beach. Santa Maria, Naousa’dan arabayla 10 dk. sürüyor. Yan yana iki işletme var, biri daha çok gençlerin takıldığı rahat bir bar gibi, diğeri ise daha çok ailelerin olduğu bir restoran. Saat 2 gibi burası tıklım tıklımdı. Önce bizi yemeğe almadılar, bir saat bekleme sırası olduğunu söylediler fakat biz acar Türkler olarak masalarının yarısı boş olan Fransız turistlerin yanına kaynayarak bu işi hallettik. 🙂

Klasik Yunan salata, kalamar ızgara, birkaç meze vs ile hafif bir öğle yemeği yedik. Fiyatlar Mikonos’tan sonra çok uygun geldi. Genel Yunanistan fiyatlarına göre de ortalamanın çok az üstü diyebilirim.
Santa Maria’da upuzun bir kumsal var ve burada kitesurf de yapılabiliyor, ki adanın meşhur olduğu alanlardan biri de kitesurf. Şezlong ve şemsiye için €25 gibi bir fiyat vermeniz gerekiyor ama isterseniz Yunanistan’ın her yerinde olduğu gibi burada da havlunuzu serip kumsala yatabilirsiniz. Ya rüzgardan dolayı ya da haftaiçi olduğu için biz sıkıntı çekmeden plajda yer bulabildik, ama önden yer ayırtmanız daha rahat olur.

Mesela asıl gitmek istediğimiz Faragas Beach’e bu nedenle gidemedik, yer yoktu! Her iki gün de gitmeyi denedik ama ikisinde de yer olmadığından ve konakladığımız Naousa’dan arabayla 50 dk. sürdüğünden burayı pas geçtik, başka sefere. Gidenlerin hepsi güzel şeyler söylüyor, hatta adanın en güzel plaj işletmesiymiş. Daha bizdeki “beach club”lara benzer diye anladım.
İkinci gün ise Naousa’dan yaklaşık 30 dk uzaklıktaki Agia Eirini (Aya İrini) koyuna gittik. Aya İrini Koyu, Santa Maria’nın upuzun kumsallarının aksine küçük ve kapalı bir koy. Palm Beach diye güzel bir işletme, bir de küçük bir taverna bulunuyor – dilediğiniz tarafta denize girebilirsiniz.

Palm Beach ismi öylesine konmuş bir isim değil, gerçekten de koyun bir noktasında palmiye ağaçları fışkırmış durumda. Koyun turkuaz sularına güzel bir görsellik katıyorlar. Modunuza göre öğlen yemeğini bu palmiyelerin altındaki tavernada ya da Palm Beach’in daha cool restoranında yiyebilirsiniz (salataları güzel duruyordu). Palm Beach’te de önden rezervasyon yapmak veya erken gitmek faydalı olabilir. Şezlong ve şemsiye €25 gibi bir fiyat burada da.

Bizim zamanımız kalmadı ama Paroslu bir arkadaşımın önerdiği diğer plajlar ise sırasıyla şunlar: Mpoutari, Aliki, Lolantonis, Martselo, Monastiri ve Mikri Santa Maria. Mikri Santa Maria plajını @myfoodsteps’in önerilerinde de görmüştüm, Santa Maria Plajı’na 10-15 dk. bir mesafedeymiş. Yuvarlak hatlı tombul kayaları ile Kolymbithres de bir başka ünlü plajı. En iyisi araba kiralayıp bu plajları tek tek gezmek, beğendiğiniz yerde günü geçirmek veya hop bir sonrakine geçmek. Bunun için katlanabilir şezlong veya hasır havlu gibi bir şey almak faydalı olur. 🙂
Bütün bu plajlara ek olarak bir de Punda Beach diye bir yer duyduk. Burası ise happy hour’uyla, havuz partileriyle falan daha çok gençlerin tercih ettiği bir yermiş. Instagram’daki fotoğrafları ile bana Ayayorgi’deki Kafe Pi’yi anımsattı. Eğer biraz eğlenelim diyorsanız burası da seçenek olarak aklınızda olsun.
Paros’ta neler yapılır?
Paros’ta bir sabah Naousa’nın sokaklarını keşfetmeye ayırın. Akşam dolaşsanız bile gündüzü de ayrı keyifli. Güneşin daha da parlak gösterdiği pembe mor begonvillerle kaplı sokakları ve birbirinden zevkli butikleri arasında kendinizi kaybedeceksiniz. Naoussa’da çok zevkli dükkanlar var; güzel bir elbise, sandalet veya takılar ile dönmemeniz imkansız!



Eğer kahvaltı için adada keyifli bir mekan arıyorsanız SouSouRo adresiniz olabilir. Bir köşebaşında yer alan bu tatlı mekan hem gelen geçeni izlemek hem de güzel bir kahvaltı yapmak için ideal. Oldukça doyurucu porsiyonlarda yaptıkları avokado toast’ları ve granolası mükemmel. Ayrıca çok lezzetli smoothie’leri var! Buraya isterseniz akşam kokteyl bara dönüştüğünde de gelebilirsiniz. Paroslu arkadaşımın söylediğine göre adadaki en güzel kokteylleri yapıyorlarmış.


Paros’un en güzel saati ise günbatımı zamanı. Abartmıyorum, hayatımda gördüğüm en güzel 5 günbatımını listelemem gerekirse Naousa’dan izlediğim ilk sıradan girer. Aşağıya filtresiz, üzerinde sıfır oynanma olan fotoğrafları koyuyorum; kararı siz verin. Burada günbatımı bir şölen gibi ilerliyor. Sanki gökyüzü alev alev yanarken bir anda yerini muhteşem mor tonlara bırakıyor ve denizin kenarındaki beyaz badanalı evlere bu renkler sırayla yansıyor. Günbatımını izlemek için en iyi yerler sırasıyla Agosta Bar, Methysta, Barbarossa Restaurant ve Comeback. Bir gün Comeback’ten bir gün de Agosta/Methysta’dan izleyin sonra da Barbarossa’da yemeğe oturun derim ben.

Paros’ta akşam yemeği
Yemek demişken gelelim sıradaki soruya: Paros’ta nerede akşam yemeği yemeli? Bu soruya bir numaralı cevap herkesin ağız birliği yapmışçasına söylediği Barbarossa Restaurant. Barbarossa’nın ayrıca bir barı ve kafesi de var ama restoranı Naousa’nın en güzel yerine konuşlanmış durumda. Ufak bir şapelin önünde bir tarafı bir koya bir tarafı bir limana bakan ufak bir burun üzerinde. Burada günbatımını tadını çıkarıp akşama kadar oturabilirsiniz, gerçekten çok keyifli. Deniz ürünleri ve suşi konusunda uzmanlaşmışlar. Biz suşiye hiç bulaşmadan, Ege usulü bir yemek yemek istedik, bu nedenle ağırlıklı olarak deniz ürünleri söyledik. Açıkçası Yunanistan’da çok daha iyi ahtapot veya kalamar yediğimi söyleyebilirim. Güneşte kurutulmuş ahtapotu güzeldi ama mesela kalamar ızgara aşırı yavandı. Burada bence başlangıcı limitli tutup balığa odaklanmalı. Yediğimiz orfoz gayet lezzetliydi. Ortamı çok keyifli, hesap ise Yunanistan ortalamasına göre biraz yukarıda diyebilirim.

Bir diğer akşam ise Naosa’nın girişinde, avlusuna attıkları masaları ile sempatik bir Ege restoranı olan Kapari’ye gittik. Ege mutfağı olarak geçiyor ve yaprak sarmadan Girit peynirine, bizim de aşina olduğumuz, bir sürü yöresel lezzet var. Dolmaları gerçekten çok başarılıydı ve yediğimiz çipura da oldukça lezzetliydi. Yemek sonunda ikram olarak o güne özgü yaptıkları tatlıdan servis ediyorlar. Mesela bizim şansımıza o gün “Amigthalota” isimli Yunan usulü badem ezmesi vardı. Genelde düğün veya vaftizlerde servis edilen bu badem ezmesinin farkı ise içindeki gül suyu. Yunan adaları tatilimizdeki en iyi servislerden birine de burada denk geldik. Bir akşam sakin ve keyifli bir akşam yemeği için tavsiye ederim.

Akşam yemeği için diğer önerilen iki yer ise Yemeni ve Sigi İkhtios idi. Yemeni’yi sokak arasında ve biraz ayakaltı gibi olduğu için canımız istemedi, Sigi İkhtios ise deniz kenarındaydı ama Barbarossa’da yer bulunca Sigi İkhtios’u satmış olduk. 🙂

Tatlı ve kahve
Yemekten sonra canınız tatlı çekerse To Paradosiako’da lokma yemenizi öneriyorum. Sütlü ve beyaz çikolata örtülü lokmaları efsane. Eğer farklı bir şey istiyorsanız hemen yan dükkanda, Macar ve Çeklerin halka şeklinde tatlısı olan Kürtoskalasz/Trdelnik’in içine damla sakızı kreması veya dondurma koyarak servis ediyorlar (PS: Yunanlılar ilk kez bizden çakmamış :P) Şaka bir yana, güzel bir adaptasyon olmuş. Eğer yemek sonrası kahve içip oturmak isterseniz Barbarossa’nın kafesi veya Kalypso Cafe güzel seçenekler.


Paros’ta barlar ve gece hayatı
Yemek sonrası tatlı kahve değil şöyle güzel bir bar, hatta kokteyl bar yok mu derseniz alası var. 🙂 Gündüz kahvaltıcı olan SouSouRo aynı zamanda tatlı bir kokteyl bar. Yine gündüzleri yeşillikler altında güzel bir kahveci olan Sante, akşamları kalabalık bir kokteyl bara dönüşüyor. Trickster da bir diğer tatlı mekan.


Deniz kenarında günbatımını izlemek için önerdiğim Comeback de bir diğer popüler kokteyl bar ama yemekten sonra Agosta Bar’ın manzarası daha keyifli. Agosta Bar dışardan gözüktüğünden daha büyük bir yer o yüzden içeri girip, mekanın arka tarafında deniz kenarında oturmanızı öneririm. Uzaktan Mikonos’un ışıklarını, sağ tarafta Naoussa’nın deniz kenarındaki sıra sıra evlerini ve tepeden gözüken büyük kilisenin manzarasını izleyerek içkinizi yudumlayın. Hem ambiyansı hem de kokteylleri çok güzel. Ayrıca dans etmek istiyorsanız içerisi oldukça hareketli!


Son önerim ise biraz daha şık bir mekan arayanlara: Stilvi. Burası çarşının biraz daha yukarılarında kalan şık bir restoran-bar. Biz barına bir bakıp çıktık. Mikonos’taki İnterni’yi andırdı ama daha küçüğü. Henüz açılalı çok olmamış, o yüzden acaba insanların “Paros yeni Mikonos” oluyor derken söyledikleri bu muydu demedim değil. Belki zamanla Paros da mekanlarıyla yavaş yavaş dönüşecek.
Şu anki hali ile ise oldukça tatlı bir ada. Ne aşırı turist var ne de gereksiz şatafat. “Effortlessly chic” denilen cinsten, “gösterişsiz bir lüks” hissettiriyor bu ada. Biraz Alaçatı, biraz Cunda, biraz Kaş gibi. Umarım yolunuz düşer ve umarım siz de beğenirsiniz. Şimdiden iyi tatiller diliyorum! 🙂

Ekstra: Antiparos’a geçiş
Paros’un hemen karşısında Antiparos isimli ufak bir başka ada var. Eğer üç gününüzü Paros’a ayırıyorsanız o zaman bir diğer günü de Antiparos’a ayırmak lazım. Bizim ne yazık ki buraya geçmeye zamanımız olmadı. 😦 Fakat geçiş çok kolay olduğu ve giden herkes beğendiği için notlarıma eklemek istedim. Paros’un limanı olan Parikia’dan ve tam Antiparos’un karşısı Pounta’dan çok sık feribot seferleri varmış. Feribot 5 dk. sürüyormuş ve bilet fiyatı €1.30! Antiparos’ta Soros Beach’i öneriyorlar, onun dışında gitmediğim için başka bir yorum yapamıyorum. Tom Hanks gibi ünlü isimlerin burada yazlık evleri varmış bilgisiyle noktalıyorum. 🙂

Paros’a ne zaman gidilir?
Paros’un da içinde olduğu Kiklad Adaları’nda Ağustos ayı ile beraber rüzgar mevsimi başladığı için sanırım ideal dönem Temmuz ayı. Ağustos’ta gidecekseniz yanınıza akşam giymek için kot ceket/kazak gibi bir şey götürmeyi aman unutmayın derim.

“Yükselişteki ada: Paros&rdquo için 1 yorum