Eğer Cape Town’a gitmeyi düşünüyorsanız ve yazıma denk geldiyseniz plan yapmak için ilk olarak Cape Town’da yapılacak 20 şey yazım ile başlamanızı öneririm. 🙂
Sosyal medya devrinden dolayı mıdır yoksa genel olarak güzel yemeğe ilginin artmasından mıdır bilmiyorum ama artık bir şehre gidince en önemli şeylerden biri gezilecek görülecek yerlerden önce o şehirdeki güzel yeme-içme yerleri olmaya başladı. Bir şehre hazırlanırken nerede kahve içileceğinden en iyi kahvaltı yerlerine kadar hummalı bir arayış başlıyor. Cape Town için işinizi kolaylaştırmak için işte benim reçetem:
Kahvaltı / Kahve:
1 – Clarke’s Bar & Dining Room
Bree Street üzerinde dolanırken gözümüze kestirip oturduğumuz Clarke’s Bar & Dining Room‘un adı sizi yanıltmasın, burada gün boyunca kahvaltı servisi (all day breakfast) var. Sokak üstündeki masaları ile güneşin altında, tam da yaz mevsimine uygun bir şekilde kahvaltımızı yaptığımız için burası beni zaten ilk dakikadan tavladı. Bree Street, tam olarak Cape Town’un Galata/Şişhane’si denebilir, o yüzden buraya gelen kitle de daha bir stylish, daha bir hipster, daha bir artsy. Kahveleri çok güzeldi ve kahvaltı menüsü de oldukça geniş. Benim favorim avokado tost oldu. Ayrıca güzel sandviçleri ve greyfurt brulee, muzlu bourbonlu French toast gibi menüde ilginç yemekler de vardı. Benim yerime deneyin. 🙂 (yazının başlık fotoğrafındaki yer Clarke’s)

Bu arada isminden yola çıkarak akşamları da bir drink veya akşam yemeği için güzel olacağını varsayıyorum.
2- Truth Coffee
Truth Coffee’yi araştırırken her yerde göreceksiniz, “Dünyanın en iyi kahvecisi”. Evet, Telegraph Gazetesi burayı “dünyanın en iyi kahvecisi” olarak seçmiş ve New York Times gibi başka birçok gazete de üçüncü dalga kahveciler veya Cape Town ile ilgili yazılarında buraya yer vermiş.
Biz yazılanlardan öyle bir gaza geldik ki, resmen buraya turistik mekan muamelesi yaparak Cape Town’da henüz 24 saatimizi doldurmadan ilk kahvaltımız için gidiverdik. Adamlar bilse gurur duyacak.
Peki bu kadar ilgiyi hak ediyor mu? Nefes almadan geldiğiniz gibi gitmenize tabii gerek yok ama evet ediyor. 🙂 Üçüncü dalga kahvecilerin, zincir kahvecilerden farklı olarak birbirinden farklı deneyimler sunması gerekirken özellikle İstanbul’da günden güne hepsi birbirine benzerken, Truth Coffee gerçekten farklı. Dekorasyonu, çalışanlarının giyim tarzları, menüsü… Bu tarz bir kahveci daha önce evet görmemiştim, ama günün sonunda sonuçta sadece bir kahveci. 🙂
Kahvaltı için gelerek gerçekten güzel bir karar vermişiz, size de tavsiye ederim. Lübnan usulü labneh ile gelen bol avokadolu tostu hala aklımda!

Bu arada buradan kahve sever arkadaşlarınıza en güzel hediyeyi de götürebilirsiniz. 🙂
3- Casa Cabana
Pazar günü için güzel, şık ve Instagramlık bir brunch yeri mi arıyorsunuz? O zaman sizi Casa Cabana’ya alalım. Instagram’da Cape Town’a giden influencer’ların sayfalarından keşfettiğim Casa Cabana, geçtiğimiz yıl yenilenmiş The Ritz otelinin havuzbaşında yer alıyor. Muz ağacı yaprakları desenli duvar kağıtlarından rengarenk sörf tahtalarından oluşan havuzbaşı duvarlarına kadar size Instagram sayfanız için bol bol malzeme vermeye hazır. Hatta girişte neon ışıklarla Wanderlust yazısı ve yine muz ağacı yapraklı deseni olan bir duvar var – daha ne olsun!

Pazar günleri DJ eşliğinde brunch olan mekandaki açık büfe kahvaltıda sushi’ye kadar ne ararsanız var. Eğer isterseniz sonrasında da otelin havuzundan faydalanabilirsiniz (ama havuz tüm Cape Town havuzları gibi küçücüktü).

4- Old Biscuit Mill (Woodstock)
Pazar günü için rezervasyonu yaptınız, peki Cumartesi nereye gitseniz? Cumartesi kahvaltı için tek adres var: Old Biscuit Mill. Adı üstünde, eskiden burada bir değirmen varmış, şimdi yenilenmiş ve bulunduğu eskinin dökülen semti, bugünün popi mahallesi olan Woodstock’ta haftasonu için en popüler adres olarak boy gösteriyor.

Hollanda’dan buraya ışınlanmış gibi duran binası ile Old Biscuit Mill, eski bir alanın dönüşmesi ile aslında tam olarak bizim Bomontiada. Oldukça büyük bir yer ve benim baya beklentimin üzerinde çıktı. Sağ tarafa gittiğinizde birbirinden çeşitli yemek standlarından istediğinizi alabilirsiniz veya biraz sola doğru ilerlediğinizde oturup kahvaltı yapabileceğiniz birkaç ufak kafe de var. Biz Burrata‘ya oturduk ama sakın siz de aynı hatayı yapmayın. Daha saat 11.30’du ama menülerinde mekanın ismi olan “burrata” bile yoktu! Bu yüzden yan taraftaki Saucisse Boutique Deli‘den kendimize sandviçler aldık ve yediğim hindi fümeli sandviç efsaneydi. Ayrıca zeytinli brieden incirli brie’ye kadar farklı peynir türleri var ve bunları da sandviçlerinize ekleyebiliyorsunuz.

Kahvaltı sonrası Old Biscuit Mill’deki onlarca tasarımcı standını gezebilirsiniz. Ceketler, seramik tabaklar, janjanlı ev eşyaları, şapkalar, sandalaletler. Aklınıza gelebilecek tasarım ne kadar şey varsa ona dair stand ve dükkan bulabilirsiniz. Ortada duran prosecco standından bir kadeh prosecco’nuzu da elinize alıp alışveriş yapmaya başlayabilirsiniz.

Old Biscuit Mill’de kahvaltı & alışveriş seansı sonrası Woodstock’u keşfe çıkabilirsiniz. Woodstock, graffitili sokakları ve hipster mekanları ile tam olarak bizdeki Karaköy, Londra’da Shoreditch, New York’ta Williamsburg kafasında bir mahalle. Genellikle hipster mahallelerde görmeye alışık olduğumuz gibi ilginç şeyler satan mağazalar var – mesela soya bazlı vegan mumlar, seramikler, takılar ve daha bir sürü şey. Hatta bu mağazalardan en büyüğü olan Woodstock Co-op’ta bir Türk markası ile karşılaştık. Benay Hanım, bir sene önce Cape Town’a yerleşmiş ve kendi ismini taşıyan markasıyla burada kendi tasarımı takılarını satıyor. Türkler cidden her yerde. 🙂

Woodstock Co-op mağazası arka tarafında Amerikan diner’ı tadındaki, içinde klasik arabalar bulunan ufak kafesi ile çok enteresandı.

Woodstock’ta güvenliğinize biraz daha fazladan dikkat ederek etraftaki graffitileri dolanabilir veya bu kısmı atlayıp kendinize kahvaltı ve alışveriş sonrası Casa Woodstock Bar’da birer kokteyl ısmarlayabilirsiniz. Casa Woodstock Bar, tam bir mahalle barı ve hipsterlığının yanı sıra biraz Afrika vibe’ı da sunuyor. Biz gittiğimizde Afrikalı bir perküsyon grubu mekanda bulunan herkese workshop veriyordu ve ortada müthiş bir sinerji vardı. Çilekli daiquiri eşliğinde güzel bir öğleden sonra geçirebilirsiniz veya perküsyon ve mahalle barı beni açmadı diyorsanız, sizi Woodstock Gin Company‘ye alalım. Old Biscuit Mill’den hemen iki yan kapıda olan bu ufak dükkan, son yılların tekrar gözde olan içkisi gin üzerine kurulu ve burada gin tadımları yapılıyor. İlginç bir öğleden sonra aktivitesi olabilir.

Uzuun uzun anlattığım Old Biscuit Mill’den anlayacağınız üzere aslında burası sadece bir kahvaltı önerisi sayılmaz, minimum yarım gün geçirebileceğiniz bir to-do noktası. Cape Town’da en keyif aldığım yerlerden biriydi.
Merkezdeki cool bölge olan Bree Street’te (Galata tadında olan) bir sürü güzel kahveci var ama bunlardan en ilginci Dapper Coffee. Burayı, YouTube’da izlemeyi en çok sevdiğim seyahat vloggerı çift olan Kara and Nate‘in Cape Town vlogunda izlemiştim ve sonra tamamen unutmuştum. Bree Street’te dolandığımız gün arkadaşlarım hediyelik alışverişine kendini vurmuşken güzel bir kahveci arıyordum ve dışardan çok dikkatimi çekmeyen Dapper Coffee’ye bir gireyim dedim ve o da ne, Kara and Nate’in vlog’unda izlediğim kahveci!

“Bu kadar uzun uzun yazdın, peki olayı nedir” diyorsanız, buranın olayı aynı zamanda klasik araba galerisi olması! Sadece süs olarak durmuyorlar; isterseniz kahvenizi alıp bu arabalardan birinin içinde bile içebilirsiniz (dökerseniz n’olur bilmiyorum. 🙂 ). Bu arada kahveleri de güzeldi. Hatta Cape Town’da çalışmak için bir yer arıyorsanız burası güzel bir yer olabilir. Laptop’larının başında çok fazla çalışan insan vardı.
Yine bu cadde üzerinde yer alan Nitro Coffee de üçüncü dalga kahveci sevenler için bir başka güzel alternatif. Ayrıca Bree Street üzerinde ve Sea Point’te yer alan Jason Bakery de, Bree Street’te köşede yer alan şubesi ile çok sempatik. Burada da güzel bir kahve molası verebilirsiniz.
Genel olarak Cape Town’da oturmuş bir kahve kültürü var. Üçüncü dalga kahve kültürünü müthiş benimsemesi açısından İstanbul’a da bir tık benzettim ama burada kesinlikle İstanbul’dakinden daha farklı tarz kahveciler var. Özellikle Bree Street civarlarında biraz dolanın, siz de güzel bir yerler keşfedebilirsiniz. 🙂
Son olarak, Waterfront’ta V&A Food Market‘taki çeşit çeşit standlardan da bir şeyler alıp ayaküstü bir kahvaltı yapabilirsiniz.
Bu arada Cape Town’dayken Güney Afrika’nın ünlü çayı rooibos’tan bol bol içmeyi unutmayın. Oldukça yumuşak bir içimi var, hatta hediye olarak götürmek için de güzel bir alternatif. Ayrıca boerenkaas, havarti ve maasdam gibi Hollanda kökenli ve buraya özgü hale gelmiş peynirleri tatmayı da unutmayın. Afiyet olsun! 🙂
Diğer Cape Town yazıları için tık tık:
Cape Town’da nerede akşam yemeği yesek?
Cape Town’da Yapılacak 20 Şey
15 Soruda Cape Town
“Cape Town’da en iyi kahve ve kahvaltı önerileri&rdquo için 1 yorum