Toskana’yı, filmlerden ve dergilerden gördüğüm, selvileri ve geniş tarlalarıyla pastoral görüntüleri, pastel rengi evleri ve şarap bağları ile yıllardır merak ediyordum. Floransa’ya gitmişken tatilimizi Toskana’yı da keşfedecek şekilde ayarladık ve size de aynısını tavsiye ederim. İster Floransa’yı gezip sonradan Toskana’da farklı yerlerde konaklayarak gezebilirsiniz veya bizim yaptığımız gibi Floransa’yı üs olarak kullanarak Toskana’yı gündüz keşfedip akşam Floransa’ya dönerek de gezebilirsiniz. Toskana, yalnızca enfes yol manzaraları için bile görülmeye değer!

Siena
Toskana’nın en beğendiğim özelliklerinden biri her bir şehrinin ve kasabasının tarihi dokusunu ve kimliğini bu kadar güzel korumuş olması. Zaten bu nedenle, neredeyse her şehri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde! Siena’dan aklımda kalan üç şey: dar sokakları, Siena Katedrali ve Piazza Del Campo meydanı. Siena da UNESCO’nun listesinde ve ortaçağ şehri havasını hala taşıyan sokaklarında gezmek gerçekten çok keyifli. Bunda şehrin içine araba girememesi de etkili tabii ki.
Siena Katedrali, İtalya’daki en büyük ve de en güzel katedrallerden biri. Donatello, Bernini ve Michelangelo’nun heykelleri, işlemelerle süslü zemini ve freskler. Her bir yanı detaylarla dolu! Buraya geniş zaman ayırmanızı tavsiye ederim.

Siena Katedrali’ni gezdikten sonra Piazza Del Campo’da bir kahve molası vermenizi öneririm. Bu meydan daha önce hiçbir yerde görmediğim bir yapıya sahip. Bunun nedeni ise her yaz 2 Temmuz ve 16 Ağustos’ta bu meydanda yapılan meşhur at yarışı, yani Palio oyunları. Siena, 17 Contrade yani bölgeden/mahalleden oluşuyor ve her bir mahalle kendi adına burada yarışıyor. Her iki gün de şehrin en kalabalık olduğu zamanlarmış ve herkes kendi mahallesine ait renk ve sembollere uygun olarak giyinirmiş. Yarışı kazanan mahalle bir hafta boyunca kutlama yaparmış ve şehir o contrade’nin renkleri ile süslenirmiş. Palio yarışı zamanı kalabalığı göze alıp gelmek enteresan olabilir. Biz ise, yarış olurken buranın nasıl olacağını hayal ederek kahvemizi içmeyi tercih ettik. 🙂

Eğer zamanınız varsa Siena’da bir gece konaklayıp, akşam halini de görmek ve Siena mutfağını tatmak güzel olabilir.
San Gimignano
Benim Toscana’da en hoşuma giden yer San Gimignano oldu. Etrafı surlarla çevrili olan ve ufak bir tepeceğin üstünde kurulu kasaba, tam bir Ortaçağ kasabası ve bu yönüyle bana Güney Fransa’daki St.Paul de Vence kasabasını anımsattı.

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde de yer alan ve karakteristiğini tamamen koruyan bu köy, sokakları ve binaları ile doğal bir sepya filtresi içinde gibi. Kasabanın en büyük özelliği, günümüzdeki 14 tanesi ayakta kalmış olan 12. ve 13. yüzyılda yapılmış kuleleri. Kuleler özellikle uzaktan kasabaya yaklaşırken çok heybetli ve güzel bir hava katıyor. Hatta “Ortaçağ’ın Manhattan’ı” şeklinde bir rehber kitap yakıştırması almasına da vesile olmuş bu kuleler.

Özellikle en büyük tavsiyem: Piezza della Cisterna’da bulunan Gelateria Dondoli‘de gerçek bir İtalyan usulü dondurma alıp ara sokaklarda dolanın ve bol bol fotoğraf çekin, anın tadını çıkarın.

Kasaba bir tepe üzerinde kurulduğu için dört bir yanından çok güzel manzaralar var. Biz sanırım kasabanın her bir köşesini karış karış gezmiştik. Dar sokakları ve etraftaki geniiiş tarlalara bakan manzaraları ile her bir köşe başı ayrı keyifli. Fotoğraf çekmeye ve manzaraya bakmaya doyamayacaksınız.

Chianti Şarap Bölgesi
Toskana’ya gelmişken Chianti Şarap Bölgesi’nde bir şarap tadımına katılmamak olmaz! Chianti’nin meşhur şaraplarını, Toskana’nın güzel bağlarına, tarlalarına bakarak içmek ayrı keyifli. Toskana ile ilgili her şey çok pastoral ve insanı kendine hayran bırakıyor.
Chianti bölgesi, Floransa ve Siena arasında kalan bölge denebilir ve burada birçok şarap evi ve çiftlik var. Biz Tripadvisor’dan bulduğumuz bir tur ile Fattorio Poggio Alloro isimli yere gittik. Burası organik tarım, “agriturismo”, yapan bir çiftlik ve bağ evi. San Gimignano’nun yüksek kulelerden oluşan siluetine tam karşıdan bakan manzarası benim hayran kalmama yetti!

Tadımımıza önce biscotti’ler ve tatlı şarap ile başladık sonra başlangıç ve ana yemekler ile çiftliğin organik tarım ile üretilmiş beyaz ve kırmızı şaraplarını tattık, bol bol fotoğraf. çektik ve manzarayı izledik. Yemekler belki en iyisi değildi ama manzara başlı başına yeterdi. 🙂

Pisa
Evet, Pisa da Toskana’da! Toskana deyince aklıma gelen ilk görseller arasında belki Pisa kulesi yok, ama buraya kadar gelmişken Pisa’yı da görmemek olmazdı.
Pisa için, fazla turistik olmuş diğer birçok yer gibi, beklentimi düşük tutmuştum. Ve Pisa’da diğer ‘çok turistik’ yerlere gittiğimde yaşadığım hissi daha yüksek bir doz ile hissettim. Yıllar boyu her yerde, kitaplardan defter kapaklarına, filmlerden Facebook albümlerine kadar görülmüş ve ezberlenmiş bir yerde bulunmak bende garip bir yabancılaşma hissi yaratıyor. Pisa Kulesi ve Pisa Katedrali’nin (Duomo di Pisa) [Vaftizhane (Baptisterio) ve Anıt Mezar (Camposanto) ile de beraber] bulunduğu “Mucizeler Meydanı” (Campo dei Miracoli) gerçekten “nefes kesici” ve “büyüleyici” olarak tanımlanabilir. Meydana adım attığımız anda bu binaların muazzamlığına hayran kaldım.

Orada şöyle bir-iki saat kaldık. Etrafa hayran hayran baktım, dediğim gibi yıllarca orada burada gördüğüm bir yerde yürümenin yarattığı komik hissi hazmettim, bol bol Pisa Kulesi ile klişe fotoğrafları replike etmeye çalıştık. UNESCO Dünya Miras Listesi‘nden bir yeri daha görmüş olmanın mutluluğuyla da ayrıldık. Şehir hakkında çok beklentiniz olmadan gezilip görülmeli.
Lucca
Toskana ile ilgili araştırmalarımı yaparken bu deniz kıyısına yakın yer alan sevimli kasaba, en çok merak ettiğim yerlerden biri olmuştu. Sıralamamda önce Toskana bağları ve San Gimignano ve sonra Lucca vardı. Surlarla çevrili, tarihi dokusunu korumuş ve sevimli bir İtalyan kasabası olan Lucca’da okuduğum kadarıyla görülecek ya da yapılacak çok fazla şey olmasa da vakit geçirmesi en keyifli yerlerden biriymiş. Fakat son iki günümüzde o kadar korkunç yağmur yağmıştı ki, tren biletimizi almamıza rağmen, sokaklarında keyifli vakit geçirilmesi önerilen bir yer olan Lucca’ya gitmeye cesaret edemedik. Ben bir sonraki sefer için saklıyorum ama eğer Toskana’ya gitmeyi planlıyorsanız Lucca’yı da değerlendirin.
Ayrıca San Gimignano gibi bir başka ortaçağ kasabası olan Montepulciano ve Toskana’nın dağlık bölgesinde yer alan ve kimliğini korumuş bir kasaba olan Arezzo‘yu da listenize ekleyebilirsiniz.

Ne zaman gitmeli?
İlkbahar ile başlayarak Kasım’a kadar olan süreç bence Toskana’yı görmek için ideal. İlkbahar, sonbahar, yaz her halini görebilirim, hiç sorun olmaz 🙂
Nasıl gitmeli?
Toskana’yı gezmenin en rahat yolu araba kiralamak veya her bir şehre Floransa’dan kalkan tren ve otobüsler ile de gezebilirsiniz. Ayrıca birçok günübirlik tur bulunuyor, özellikle Tripadvisor’ın turları tavsiye edilir.
Nerede kalmalı?
Biz Floransa’dan günübirlik geziler ile gezdiğimiz için Toskana’da konaklamadık ama özellikle yazın gidip şarap bağlarının ortasındaki efsanevi butik otellerde kalmak veya ufak bir aile işletmesinde lokal hayatı yaşamak muhteşem olur. Ayrıca bir gece de Siena’da konaklayıp Siena’da bir akşam yemeği yemek keyifli olabilir.
Bu da ilginizi çekebilir:
Floransa’da neler yapmalı, neler yemeli?
“Toskana’da nerelere gitmeli?&rdquo için 1 yorum