Seyahat İngiltere

Tempo Travel yazım: 48 Saatte Bristol

48 Saatte Bristol Rehberi, Tempo Travel, Emre Onar

48 Saatte Bristol // Emre Onar

İngiltere’nin gerçek “cool” şehrine hoşgeldiniz. Doğu Londra’nın alternatif ve kendine has havasını sevenler, bu özelliklerin şehrin karakterine işlendiği Bristol’e kesin bayılacaklar! Vintage dükkanlar, graffitiler, vegan yemekler yapan kafeler, buradan çıkan müzik grupları ile tam anlamıyla cool bir şehir ve öğrenci şehri olmasının getirdiği ayrı bir canlılık da söz konusu. Ayrıca Banksy’nin Bristollü olduğunu söylemiş miydim!

O zaman lafı daha fazla uzatmayalım ve güzel bir yaz haftasonunda şehri keşfetmeye başlayalım!

48 Saatte Bristol Rehberi, Tempo Travel
  1. Gün

10:00 Tatlı bir kahvaltıyla şehre merhaba

Madem Bristol’ü “cool” bir şehir diye tanımlıyoruz, o zaman şehrin daha alternatif bölgelerinden keşfe başlamak en güzeli. Sanat eseri gibi duvar resimleri ve graffitiler ile kaplı Montpelier ve Stokes Croft mahalllelerinden başlayacağımız şehir keşfi öncesi Bishopston’daki Baker and Co’da lezzetli bir kahvaltı şart. Yerel yayınlarda sık sık “Bristol’ün en iyi kahvaltı mekanı” olarak seçilen, tatlı ve mütevazı bir kafe. Mevsimsel olarak menüsünü güncelleyen bu mekanın akçaağaç şurubu ve tarçınla kavrulmuş balkabaklı French toast’ları tavsiyem.

11:30 Duvar resimlerini keşfedelim

Karnımızı güzelce doyurup şehri keşfetmeye hazırsak o zaman Baker and Co’dan çıkıp Gloucester Road boyunca Stokes Croft’a doğru yürümeye koyuyalım. Bu cadde üzerinde ve Stokes Croft’da bir sürü vintage mağazalar ve cool kafeler bulabilirsiniz. Bristol’ün birçok yerinde vegan yemekler bulmak çok rahat ama bu bölgedeki kafelerin menülerinde vegan alternatiflerin sayıları iyice artıyor. Eğer kahve molası isterseniz Cafe Kino bu bölgenin en popülerlerinden. Stokes Croft’ta Banksy’nin en ünlü eserlerinden Mild Mild West yer alıyor ama ayrıca yanı başındaki Jamaica Street ve Hillgrove Street gibi sokaklara da girip çıkıp farklı duvar resimlerini ve graffitileri de keşfetmelisiniz.

13:30 Bit pazarında antika avı

Rotamızı biraz daha şehrin merkezine doğru çevirip Corn Street’te her Cumartesi günü kurulan bit pazarına gidelim. Londra’da Portobello Road’da kurulan bit pazarı gibi kocaman ve turistik bir yer beklemeyin; birkaç mütevazı standdan oluşan ama farklı ikinci el parçalar bulabileceğiniz, bir şey almasanız bile standlara göz gezdirmekten keyif alacağınız bir bit pazarı. Sandalyelerden, kıyafetlere, eski para koleksiyonlarından tabak çanağa birçok farklı stand var.

Ayrıca bu cadde üzerinden bir şeyler atıştırmak için de Pata Negra isimli İspanyol tapas restoranı veya Pho isimli Vietnam restoranı güzel seçenekler. Tarihi bir binanın içindeki Cosy Club ise bulunduğu binanın verdiği ihtişamlı atmosferine rağmen uygun fiyatlı bir pub.

14:00 St Nicholas Market’ta tezgahları gezmece

Eğer bit pazarını gezmek hoşunuza gittiyse o zaman hemen yanı başındaki sabit pazar olan St Nicholas Market’a da göz gezdirmelisiniz. 1743’ten beri açık olan bu pazar yerinde yine ikinci el ve antika eşya satıcıları mevcut ama aynı zamanda plak satıcıları, Afrika yemekleri dükkanı gibi farklı dükkanlar, hatta peştemal satan Türk satıcılar bile var! Buradaki sokak yemekleri standlarından birinde hızlı bir öğle yemeği molası da verebilirsiniz.

Antika severler St Nicholas Market’ın hemen yanındaki Rag & Bone isimli mağazaya da kesinlikle göz gezdirmeli!

15:00 İngiltere’nin en güzel butik modern sanat müzesi: Arnolfini

Bristol’ün cool yüzünü keşfetmeye devam edelim! St Nicholas Market’tan kanal kenarına doğru ilerlediğimizde kanalda karşılıklı olarak bulunan iki müzeyi görüyoruz: M Shed ve Arnolfini.

Arnolfini, çok güzel tasarlanmış bir modern sanat müzesi ve galeri. Girişi ücretsiz olan Arnolfini’de sergilerin yanı sıra, sinema gösterimleri, söyleşiler, bienaller, dans ve şiir etkinlikleri gibi birçok farklı etkinklik gerçekleşiyor. İstediğiniz gibi gidip vakit geçirebileceğiniz bir kütüphanesi ve kanal manzarasına nazır banklara oturup temiz hava alabileceğiniz bir müze kafesi/barı var. Özellikle günbatımı sırasında, bir kahve veya bira molası vermelik. Hemen yanı başındaki Society Cafe de kahve sevenler için güzel bir mola yeri.

16:00 Bristol’ün tarihini öğrenelim

Bristol’ün tarihine dair bir şeyler öğrenmek isterseniz o zaman Arnolfini’nin yanındaki köprüden karşı kıyıya geçip M Shed Müzesi’ne doğru yola koyuluyoruz. Yine ücretsiz girilen M Shed’de tarih öncesi dönemden 21. yüzyıla kadar Bristol’ün 2000 senelik hikayesini öğrenebiliyorsunuz. Özellikle transatlantik köle ticaretinde bu şehrin etkisi ve şehrin endüstriyel geçmişini öğrenmek ilginç olabilir. 

18:00 Bristol’den New York’a

Transatlantik demişken, transatlantik olarak kabul edilen ilk yolcu gemisini Bristol’de ziyaret edebileceğinizi biliyor muydunuz? M Shed’den 15-20 dakikalık bir yürüme mesafesinde korunan, Brunel’s SS Great Britain isimli 1843’te suya indirilen ve Bristol ile New York arasında 40 sene kadar yolculara hizmet veren bu tarihi gemiyi gezebilirsiniz. Bugünkü hızlı dünyayı düşününce o dönem Atlantik Okyanusu’nu 14 günde geçen bu gemiye daha farklı bir gözle bakıyorsunuz.

18:30 Clifton Wood’un renkli evleri

Bristol aslında kahverengi-bej tonlarında kalın taş kesim binaları ile zaman zaman insana karanlık veya soluk gelen bir şehir ama son yıllarda kendilerini İngiltere’nin en renkli şehri yapmaya adamış durumdalar. Clifton Wood bölgesi başta olmak üzere birçok yerde canlı mavi, sarı, pembe renklerde rengarenk boyanmış evler bulabilirsiniz. Bu evleri arkanıza alarak çok güzel bir fotoğraf çıkarabileceğiniz bir nokta var: Brunel Quay. SS Great Britain’dan karşı kıyıya gidip gelen ufak motorlardan birini yakalayıp karşı kıyıda Brunel Quay’e geçelim. Burada, Clifton Wood’un tepelerdeki evlerine uzaktan bakabilir veya sıra sıra barlardan biri olan Broken Dock’ta soğuk bir cin tonik molası verebilirsiniz.

20:00 Konteynerlerin tepesinde akşam yemeği

Müzeleri gezdik, sokak sanatlarını gördük, bit pazarlarında dolandık ve güzel bir akşam yemeğini hak ettiniz! M Shed’in hemen yanındaki Wapping Wharf şehrin en dinamik bölgelerinden biri. Eski kargo bölgesindeki konteynerlerin iki kat halinde dizi dizi restoran ve dükkanlara çevrildiği bir alan burası.

Alt katta etik kıyafet dükkanları, hipster bitkiciler, vegan peynirci gibi farklı dükkanlar, üst katında ise İspanyol’dan Yunan’a farklı dünya mutfaklarını bulabileceğiniz yemek yerleri var. Buradaki favorim Cargo Cantina isimli Meksika restoranı. Leziz Meksika yemekleri eşliğinde kanala karşı keyif yapabilirsiniz. Akşam yemeği sonrası İngilizler gibi bir pub’da rahat bir akşam geçirmek isterseniz yakınlarda güzel alternatifler var.

48 Saatte Bristol Rehberi, Tempo Travel

2. Gün

10:00 Clifton Village’da vegan kahvaltı

İkinci güne şehrin en havalı mahallesi olan Clifton Village’ı keşfederek başlayacağız. Burası Bristol’ün en zengin ve havalı bölgelerinden olsa da yine şehrin tamamına yayılmış olan o alternatif havayı burada da hissediyoruz.

Clifton Village’ın en güzel noktası olan East Village Cafe’de alalım soluğu. Tamamen vegan menüsü olan bu kafede vegan olmasanız bile farklı tatlar denemeye ne dersiniz? Vegan sosisli sandviç veya vegan peynirli omlet gibi seçeneklerden benim favorim vegan “shakshuka”. Shakshuka, bizim bildiğimiz şakşukadan çok daha farklı, Kuzey Afrika’ya özgü bir kahvaltı yemeği. Bir nevi bizdeki menemen gibi denebilir ve son yıllarda İngiltere’de çok popüler bir kahvaltı yemeği haline geldi, birçok kafenin menüsünde bulabilirsiniz. Buradaki tofulu versiyonu da çok lezizdi, hatta yediğim en iyisi denebilir. Buğday gluteninden elde edilen seitan ile yapılan vegan sosisli sandviçleri de daha önce vegan et denememiş olanlar için enteresan olabilir.

Ayrıca kafenin bir kısmında dekoratif eşyalar da satılıyor. Buradan Bristol’e özgü butik markalardan oda kokusu veya mum gibi hediyelik bir şeyler alabilirsiniz!

11:30 Clifton Asma Köprüsü

Güzel bir kahvaltının ardından şehri keşfetmeye devam edeceğimiz bir güne hazır mısınız? Bristol deyince akla gelen ilk yerlerden biri meşhur Clifton Asma Köprüsü (Clifton Suspension Bridge). 1864’te inşa edilen bu asma köprü bizim Boğaz köprülerini anımsatabilir, ve tıpkı Boğaziçi Köprüsü’nün İstanbul’un simgelerinden biri olması gibi Clifton Asma Köprüsü de Bristol’ün sembollerinden. Avon Nehri’nden 76 metre yükseklikte derin bir vadiyi birbirine kavuşturan bu köprü Victoria dönemi İngiltere’sinin en önemli mühendislik eseri olarak görülüyor. Tam fotoğraflık olan bu köprünün üzerinde dolanabilir veya yakınlarındaki parkta çimlere uzanıp kısa bir mola verebilirsiniz.

12:30 Clifton Village sokakları

Clifton Köprüsü’nü gördükten sonra günün geri kalanında şehri keşif için yeterli enerjiyi depoladıysanız o zaman Clifton Village’ın sokaklarını keşfedelim. Clifton Village mahallesi adındaki “village”ın (köy) hakkını veren, tam ufak bir kasaba merkezi tadında bir mahalle. Sıra sıra dükkanları, restoranları ve kafeleri ile haftasonları dolanıp vakit geçirmek için keyifli bir bölge. Burada ayrıca şehrin en güzel “fish and chips”ini yapan Clifton Village Fish Bar bulunuyor. Kızarmış mezgit ve patatesten oluşan “fish and chips”, malumunuz, İngilizler’in en tipik yemeklerinden.

13:30 Renkli Bristol sokaklarında dolanalım

Clifton Village’da dolandıktan sonra Clifton bölgesine inip orada şehrin merkezini gezelim. Bristol, diğer İngiltere şehirlerinin aksine birçok tepesi ve yokuşuyla İstanbullulara hiç yabancı gelmeyecek bir şehir. Ara sokaklarında kuş sesleri eşliğinde rengarenk ve farklı farklı mimari üsluplardaki evlerine bakarak dolanmak çok huzur verici.

Queens Road üzerinden şehrin merkezi olan Clifton bölgesine iniyoruz, burada Bristol Üniversitesi’nin tarihi binalarını yan yana görebilirsiniz. Bristol Üniversitesi tam olarak bir kampüs üniversitesi değil ama şehrin bu bölgesinde ara sokakları dolaştıkça üniversitenin birçok binası karşınıza çıkıyor. Yeşil ağaçlarla kaplı huzurlu sokaklara yayılmış çok güzel bir üniversite. Bu yeşil sokakları ve etrafta dolaşan öğrencilerin verdiği enerji ile insanın yeniden öğrenci olup burada okuyası geliyor! Queens Road üzerindeki üniversite binalarında Victoria Rooms ve hukuk fakültesi yanındaki Wills Memorial Building Tower ihtişamlı mimarileri ile Bristol’ün simgelerinden.

14:00 Bristol Müzesi

Wills Memorial Building’in hemen yanında Bristol Müzesi (Bristol Museum & Art Gallery) yer alıyor. Zaman zaman çok etkileyici sergilerin geldiği bu müzeye vaktiniz çok dar bile olsa zaman ayırmak lazım diye düşünüyorum. Geçen sene ziyaret ettiğim dönemde sergilenen Banksy’nin Devolved Parliament isimli eserinin birkaç ay sonra, Ekim 2019’da biçilen değeri 2 milyon sterlinin çok daha üzerinde, tam olarak 9.9 milyon sterline satıldığını gazetelerden okumak oldukça şaşırtmıştı!

15:00 Park Street – Banksy

Banksy demişken, duvar resimleri konusunda Bristol’ün birçok mahallesi zaten açık hava müzesi gibi ve Banksy’nin çok ünlü bir diğer duvar resmi ise Park Street’te yer alıyor. Bristol’ün en merkezi caddelerinden biri olan Park Street, bir ucunda Bristol Üniversitesi bir ucunda College Green isimli yemyeşil bir parka açılan bir ana cadde ve üzerinde sıra sıra farklı mağazalar ve kafeler yer alıyor. Caddenin College Green’e açıldığı noktada ise “Pencereden Asılı Çıplak Adam” (Well Hung Lover) olarak bilinen Banksy’nin en ünlü duvar resimlerinden biri yer alıyor. Bristol’ün farklı noktalarında yer alan Banksy’leri kendiniz de fark edebilirsiniz ama en iyisi önemli olanları haritanızda önden işaretleyip şehrin sokaklarında gezerek onları keşfetmek.

15:30 Sıcak çikolata molası

Park Street’te bir kahve molası vermek isterseniz sıcak çikolatası ile ünlü Mrs Potts veya geçtiğimiz sene açılan ve ferah ortamı ile insanın içini açan Cowbee’ye gidebilirsiniz. Cowbee’deki çeşit çeşit waffle’lar ile tatlı krizi bastırılabilir!

16:30 Brandon Hill’de yeşiller içinde piknik

Kahve molası yerine en yakın marketten meyve, cips, içecek alıp hemen yakında Brandon Hill’de bir pikniğe ne dersiniz? Şehrin ortasında çok iyi korunmuş bir park olan Brandon Hill haftasonları koşuya çıkanlar, yoga yapanlar ve piknikçiler ile dolu oluyor ve Bristol’ün içinde bir vaha gibi.

Büyük bir tepede yer alan parkın en yüksek noktasında ise Cabot Tower bulunuyor. Cabot Tower 1898 yılında Kanada’nın keşfinin 400. yılında John Cabot’nun anısına yapılıyor. Çin’e giden alternatif bir rota bulmak için İngiltere Kralı VII. Henry tarafından görevlendirilmişken Kanada’yı keşfeden Cabot’un ismini Bristol’de birçok yerde görebilirsiniz. İtalyan asıllı Giovanni Caboto’nun John Cabot’a geçen ilginç öyküsünü bu şehri ziyaret ediyorsanız araştırmalsınız! Eğer kuleye tırmanırsanız buradan Bristol’ü bir ucundan diğer ucuna izleyebilirsiniz.

18:30 Rom tadımı

Akşam yemeği öncesi rom tadımına ne dersiniz? Park Street üzerindeki Bristol and Bath Rum Distillery’de yüzlerce çeşit rom deneyebilirsiniz. Eğer canınız rom çekmiyorsa tipik bir İngiliz gibi Pazar günü ilk gördüğünüz pub’a girmek de her zaman güzel!

20:00 Finalde tapas mı Michelin yıldızlı yemek mi?

Tüm gün Clifton ve civarında dolanmışken akşam yemeği için de yine Clifton Village’daki Bar 44’ü önereceğim. İspanyol tapas yemeklerini seviyorsanız buraya bayılacaksınız. Kendinizi Barselona’da akşam yemeğine çıkmış gibi hissedebilirsiniz! Padron biberleri, Katalan usulü domatesli sarımsaklı ekmekleri ve kızarmış kalamarları ile güzel bir ziyafet sizi bekliyor.

Eğer daha şık bir yemek deneyimi arıyorsanız Bristol’ün Michelin yıldızlı restoranlarını keşfetmeye ne dersiniz? Bristol’ün Michelin yıldızlı restoranları ile İngiltere’de üst sıralarda yer aldığını öğrenince çok şaşırmıştım ama bu ufak şehirde tam beş tane Michelin yıldızlı restoran yer alıyor – bunlardan Casamia ve Bullrush en meşhur ikisi.

Bu yazı ilk olarak Tempo Travel Yaz 2020 sayısında yayınlanmıştır.

Tempo Travel yazım: 48 Saatte Bristol&rdquo için 1 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: