“Bristol Rehberi” yazısında, yazı boyunca birçok yer yazdım ama bölge bölge buraya da not düşeyim dedim. Özellikle Bristol’e yerleşmeyi planlayanlar, öğrenci olarak gelecekler veya İngiltere içinde haftasonu bir yerlere gitmek isteyecekler için güzel bir rehber olacaktır diye umuyorum.
Clifton Village:
Şehrin en sempatik mekanlara sahip mahallesi, sokaklarında dolaşıp gözünüze kestirdiğiniz bir yeri deneyebilirsiniz. Burada şehrin en şık alternatiflerinden biri olan The Ivy Brasserie yer alıyor. The Ivy, Londra’da da birkaç farklı restoranıyla şehrin en şık restoranlarından biri. Bristol’deki şubesi de isminin hakkını veriyor. Şehrin denizcilik geçmişine uygun olarak çok şık dekore edilmiş restoranda başlangıç olarak buranın ikonik yemeklerinden kabak kızartmayı (zucchini fritters) almayı ve yemeği chocolate bomb ile bitirmeyi tavsiye ederim.

Clifton’da yine akşam yemeği için şeker bir tapasçı olan New Moon Tapas, her ay farklı bir dünya mutfağından seçkiler yaptığı menüsüyle oldukça ilginç. Mesela Mart 2019’da Kamerun mutfağı var, Nisan’da Kore, Mayıs’ta Lübnan vs. vs. Sahibi ve şefi de yarı Bulgar yarı Ermeni olarak bizim topraklara oldukça yakın.

Kahvaltı için Bebek Kahve gibi önünde masaları ile salaş ama sempatik Primrose Cafe veya Notting Hill’in kafeleri havasındaki East Village tavsiyelerim. Ayrıca Spicer & Cole’da da bir kahve molası yapabilirsiniz. Bir şeyler içmek için köşedeki konumuyla gelip geçeni izlemek için The Quadrant ideal.

Clifton’da yine Queen’s Road üzerinde çok fazla alternatif var. Burada hem Londra’dan aşina olabileceğiniz Wahaca, Bill’s, Wagamama gibi güzel zincir restoranlar hem de şehrin en şık restoranlarından biri olan Brown’s Brasserie var. Venedik’teki Dükler Sarayı’ndan (Palazzo Ducale) esinlenilerek yapılan tarihi binasıyla Brown’s Brasserie’ye günün her saati gidebilirsiniz, keyifli bir yer. Clifton’da ayrıca ortağı Türk olan Two Ways isimli minik bir bağımsız kafe bulunuyor – menüsünde kısır var!
Park Street:
Clifton Queen’s Road’dan College Green isimli meydana inen bu cadde üzerinde yan yana birçok güzel kafe bulunuyor. Pinkmans Bakery isimli fırın, Moltobuono!59 isimli İtalyan kafesi, dondurma için Swoon, neon aydınlatmalarıyla cool pizzacı Pizzarova ve tatlı krizi anları için Mrs. Potts Chocolate House – hepsi Park Street üzerinde. Ayrıca Bird & Blend isimli çok şeker ve dünyanın en geniş matcha çayı koleksiyonuna sahip bir çaycı da burada yer alıyor! Pek oturmalık değil ama çay severseniz neden olmasın!

Christmas Steps/Perry Road:
Cafe 404 Not Found kahvaltı ve/veya kahve için güzel, Cupp’ta Uzakdoğuluların gözdesi bubble tea’yi deneyebilirsiniz.
Corn Street:
Cumartesileri şehrin bit pazarının kurulduğu bu cadde üzerinde birçok mekan var. Tapasçı Pata Negra, şık Cosy Club, Vietnam restoranı Pho ve şehrin en eski kafesi Revival burada. Ayrıca Londra’dan yine aşina olabileceğiniz Honest Burger, Franco Manca gibi iyi zincir restoranlar da var.
Watershed:
Kanal kenarında keyifli bir alan olan Watershed tüm gün oldukça canlı bir bölge. Pitcher & Piano günün her saati güzel, akşamüstü içki alanlarla baya kalabalık oluyor, Za Za Bazaar bizim City’s Mahalle konseptinde bir restoran gibi duruyor ve renkli balonlar gibi lambalarıyla çok şeker gözüküyor ama henüz deneme fırsatım olmadı, Las Iguanas isimli bir Latin Amerika restoranı da hoş duruyor.
Wapping Wharf:
Mshed Müzesi’nin arkasında kalan ve eski kargo konteynerlarının cool bir alana dönüştürüldüğü Wapping Wharf, hem canlı atmosferi hem de güzel yemek seçenekleriyle favorim oldu. Biraz Londra Shoreditch’teki Box gibi ama yeme-içme açısından çok daha güzeli. Alt katta hipsterlık alameti ne varsa mevcut – etik kıyafet dükkanı, hipster bitkici, vegan peynirci vs vs. Üst katta ise baya güzel yerler var. İspanyol tapasçı Gambas Tapas Bar’ın menüsü çok güzel duruyordu ama ne yazık ki rezervasyonsuz almıyormuş. Biz de kendimizi iki yanındaki kardeş dükkanı Cargo Cantina isimli Meksika restoranına attık. Efsane margaritaları ve guacomolesi ile terasta oturup kanala karşı keyif yapabilirsiniz. Eğer Türk yemeklerine hafiften bir özleminiz varsa buranın yanındaki Yunan restoranı The Athenian’da gyros (döner) veya souvlaki (şiş kebap) atabilirsiniz. Cheesemonger isimli ufacık ve tatlı bir şarap barı da bir diğer gözüme ketirdiğim yer oldu.

Yine Wapping Wharf’un hemen yakınında, nehir kenarında The Olive Shed diye çok tatlı bir tapasçı var. Hava güzelse açık havada oturarak veya üst kattaki cam kenarı iki kişilik masalardan birinde oturarak nehre karşı tapas keyfi yapabilirsiniz. Hem ortamı çok keyifli hem de tapasları baya lezzetliydi – karides ve patatas bravas efsane.

Cotham:
Bristol Üniversitesi’nin kültür merkezi binası olan Victoria Rooms’dan sola gittiğinizde Clifton Village’a varıyorsunuz, eğer sağ taraftan Whiteladies Street üzerinden yaklaşık 15 dakika yürüdüğünüzde Cotham isimli bölgeye varıyorsunuz. Akşam yemeği için Cowshed ve River Cottage Canteen gibi şık alternatifler var. Kahvaltı için de organik market olan Better Food’un cam kenarı masalarında ufak bir kahvaltı yapılabilir. Eğer şehirde bir haftasonundan daha uzun kalıyorsanız bu tarafa gidip bakabilirsiniz. Eğer bi de hava güneşliyse Brewhouse and Kitchen’ın vaha gibi bahçesinde bir bira atabilirsiniz. 🙂

Afiyet olsun!
“Bristol Yeme-İçme Rehberi&rdquo için 1 yorum