Bu şehir beklentilerimin çok üzerinde çıktı! Birbiriyle yarışır güzellikte bir-iki katlı evler, onların güzelce tasarlanmış bahçeleri, iki yanı büyük ağaçlarla kaplı geniş yollar ve tertemiz ve ferah kaldırımlar. Ayrıca bütün bunların üstüne güneşli, pırıl pırıl bir hava. İnsan Los Angeles’ı sevmesin de n’apsın?
Evet, belki yukarıda yazdıklarım tüm şehir için değil ama Beverly Hills gibi birkaç pahalı semti için geçerli bir tanımlama olabilir ama şu zamana kadar birçok şehrin kalburüstü mahallelerini de gördüm, fakat hiçbiri bir Los Angeles gibi değil. Nasıl anlatsam… Bizde Levent’in villalar bölgesini Kemer Country ile birleştirin ve şehrin birçok yerine yayıldığını düşünün… Bana Los Angeles’ın verdiği his bu oldu.
Sokaklarında dolaştığınız her adımda sanki bir tema parkındaymış veya film setindeymiş gibi hissediyor insan. Deniz kenarındaki Santa Monica civarı ise yine bizim Caddebostan Sahili/Suadiye huzurunda ama çok daha başka bir boyut. Hayatımda bu kadar güzel bir sahil hattı görmedim sanırım. Yürüyüş yolları, ağaçlar, evler… Kalemle çizilmiş gibi her şey…
Burada yaşamak nasıldır bilemem, ama gezip görmek kesinlikle çok güzel.
O zaman lafı uzatmadan klasik rehberimize başlayalım: Los Angeles’ta neler yapmalı?
1- Beverly Hills
Beverly Hills kesinlikle Los Angeles’ın en güzel bölgesi ve şehri gezmeye buradan başlamanızı tavsiye ederim.
Gökyüzüne doğru uzanan sıra sıra palmiye ağaçlarıyla dolu, birbirinden güzel evin yan yana dizili olduğu sokaklar ve dünyanın en lüks markalarının yan yana sıralandığı meşhur Rodeo Drive.

Hava sıcaksa ve bütçenizi biraz açabiliyorsanız ikonik Beverly Hills Oteli’nin havuzbaşında güneşlenmek veya ünlü restoranı Polo Lounge’un bahçesinde canlı piyano müziği eşliğinde huzurlu bir yemek yiyebilirsiniz. Hatta belki bir Hollywood ünlüsüne de denk gelirsiniz, kim bilir!

Rodeo Drive ve ona paralel sokaklar ise dolanmak ve people watching yapmak için süper. Burası birçoğunuzun filmlerden de artık ezberlemiş olacağınız sokaklar ve burada dolanırken insan kendini bir film setinde gibi hissediyor. Ortam o kadar steril ve de filmlerden aşina olduğunuz için o kadar sürreel ki.
2- Melrose Avenue’da Instagram molası
“Los Angeles’ta Instagramlık rotalar” yazısı yazıp orada daha çok bahsedeceğim ama West Hollywood’da Melrose Avenue’ya uğrayın ve meşhur pembe renkli Paul Smith duvarı başta olmak üzere Instagram için kilit fotoğraflarınızı çıkartın. Ayrıca Urth Cafe ve Alfred gibi kahve için mola verebileceğiniz güzel yerler bulunuyor.

Bu arada Melrose Avenue’nun arkasındaki Melrose Place caddesi üzerinde Oscar de La Renta ve Isabel Marant başta olmak üzere hayatımda gördüğüm en şık mağazalar var. Önlerindeki bahçeleriyle muazzamlar. Ayrıca Kardashian kardeşlerin ünlü mağazası Dash de yine Melrose Avenue üzerinde.

3- Hollywood Boulevard’da ünlülerin yıldızlarını görmek
Sanırım Los Angeles denince akla gelen en turistik aktivitelerden biri Hollywood Bulvarı üzerinde ünlülerin yıldızlarından oluşan kaldırım… Belki bu kadar kilit bir noktayı atlamak garip gelebilir ama ben burayı pas geçtim. Açıkçası bir kaldırım üzerinde ünlülerin isimlerinin yazması çok enteresan gelmedi ama sizi etkilemeyeyim. 🙂 Vaktiniz olursa uğrayın, hem böylece Oscar ödüllerinin yapıldığı ünlü Dolby Theater’ı da görmüş olursunuz. Eğer bir ekstra günüm daha olsa gidebilirdim.
4- Santa Monica Pier
Los Angeles’tan muhteşem bir günbatımı izlemek istiyorsanız adres Santa Monica! Uzun palmiye ağaçları ve hafif puslu havası ile sanırım gördüğüm en güzel günbatımlarından biri buradaydı. Meğer Los Angeles’ın sıcak karasal iklimi ve soğuk okyanus iklimi birleştiğinden dolayı burası yıl boyunca böyle hafif pusluymuş.

Onun haricinde Santa Monica’ya ve yanı başındaki Venice Beach’e kesinlikle minimum yarım gün hatta en iyisi bir tam gün ayırmalısınız. Yayalara açık Third Street Promenade’da dolanabilir, oradaki Santa Monica Place isimli AVM’de alışveriş yapabilirsiniz (not: burada meşhur Cheesecake Factory’nin şubesi var). Santa Monica sahili boyunca The Bungalow ve The Ivy on the Shore gibi şık restoranlarda kendinize keyif yapabilirsiniz.
Santa Moncia’dan Santa Monica Pier’da dolanmadan ayrılmayın. Okyanusa doğru uzanan geniş bir iskele ve onun üzerinde bizim Bostancı Lunapark’ı tadında minik bir lunapark ve bir sürü küçük büfe. 40’lar-60’lardan fırlamış, canlı renkleri ile retro bir havadaki tabeleları ile tam fotoğraflık. Ayrıca pier’ın en ucundan manzara da efsane (özellikle günbatımında). Bu arada bu iskele aynı zaman ünlü Route 66’in de en uç noktasıymış.
Santa Monica’nın hayatımda gördüğüm en güzel sahil olduğunu da söylemeliyim. Yürüme yolları, bisiklet şeritleri, palmiyeler ve hayran kaldığım birbirinden muhteşem evler… Los Angeles’a bir daha gidersem tüm bir günümü bu sahilde geçirebilirim.
5- Venice Beach’ten günbatımı
Santa Monica Beach’ten yürüyerek bir 15-20 dk ilerlediğinizde biraz daha bohem bir havaya sahip Venice Beach’e geliyorsunuz. Burada şu meşhur Venice yazılı sokak veya gökkuşağı renklerine boyanmış cankurtaran kulübesi gibi Instagram noktalarınızı tamamlayabilirsiniz. Ayrıca çok güzel graffitiler ve duvar sanatları da var. Yalnız burada çok fazla evsiz (homeless) insan da var, bu nedenle akşam sahilde pek dolaşmayın derim. Nolur nolmaz.

Sahilden biraz yukarı doğru yürüyünce Abbot Kinney Bulvarı’na geliyorsunuz. Burada Zadig Voltaire, Aesop gibi cool markaların dükkanları dışında farklı farklı butikler ve dükkanlar da var. Mesela TOMS’un ilk ve flagship dükkanı (içinde kafesi de var), Burro isimli hediyelik eşya, kırtasiye ve mücevher dükkanı, çok güzel deri ürünleri olan Will Leather Goods. Ayrıca akşam yemeği için Gjelina gibi popüler ve güzel seçenekler var. Los Angeles’ta yemek yerleri yazısında olacak ama burada benim için Salt and Straw‘da dondurma yemeyi unutmayın. 🙂
Biraz daha doğuya doğru yürüdüğünüzde artık neredeyse mahalleye adını vermis olan Abbott Kinney’nin zamanında Venedik’ten ilham alarak kanallar etrafına inşa ettiği evlerin arasında da dolanabilirsiniz.
6- The Broad Museum
Walt Disney Concert Hall’un hemen yanında yer alan Broad Museum hem içi hem dışıyla tam fotoğraflık. Bu binada Getty Center’da yaşadığım hayranlığın bir benzerini yaşadım. Burası tam bir mimari eser. Sanırım bu kadar hayran kalmamda binanın etrafındaki ufak dokunuşlarla mimari ve peyzaj olarak bir bütünlük sağlaması da bulunuyor. Binanın solundaki zeytin ağaçların oluşan ufak ve ferah park, trafik dubası(?) olarak yer alan ufak yeşillikler ve de cadde tarafı ile Walt Disney Concert Hall arasındaki yaya geçidinin klasik beyaz zebra çizgileri yerine rengarenk çizgilerden oluşması.

Bina 140 milyon dolar gibi inanılmaz bir rakama Diller Scofidio + Renfro mimarlık ofisi ve Leslie E. Robertson Associates mühendislik ofisi tarafından yapılmış. Henüz üçüncü yılını bu Eylül ayından kutlayacak olan müzeyi şimdiden 2.5 sene içerisinde toplam 1.2 milyon kişi ziyaret etmiş!

İçeride Roy Lichtenstein, Andy Warhol, Jeff Koons, Keith Haring, Yayoi Kusama gibi ve daha bir çok modern sanatçının eserleri var. Her biri birbirinden güzel!

Bu arada müzeye giriş ücretsiz ve her ayın başında bir sonraki ay için biletler websitelerinde halka açılıyor. Eğer planlarınız kesinse biletleri kovalayın, yoksa müzenin önünde 1-2 saat kuyruk beklemeniz gerekebilir. Yayoi Kusama’nın Infinity Room’u ve değişen sergi için ayrıca ücret vererek girebiliyorsunuz. Kusama’nın eseri için içeride ayrıca bir 20-30 dakikalık sıra var.
Meraklısına not: Broad Sanat Vakfı ve sahibi Eli Broad tarafından desteklenen bu müze, ünlü işadamından 140 milyon dolar yatırım almış ve onun özel koleksiyonundan oluşuyor. Aynı zamanda Eli Broad, Broad Museum’un hemen yanındaki Walt Disney Concert Hall için zamanında finansman sağlamış. Peki kim bu Eli Broad derseniz; kendisi 7.5 milyar dolarlık malvarlığı ile dünyadaki en zengin 65. Kişi ve de Fortune500 listesinde yer alan iki şirket kuran tek kişiymiş (KB Home ve SunAmerica).
7- Walt Disney Concert Hall
Ünlü mimar Frank Gehry’nin şaheserlerinden bir diğeri olan Walt Disney Concert Hall kesinlikle görülmeye değer. Yelkenli gemilerden ilham alınarak yapılan binanın dış cephesi ne kadar görkemli ise içi de bir o kadar etkileyiciymiş. Dünyadaki akustiği en iyi konser salonlarından biri olarak geçen Walt Disney Concert Hall’da zamanınız varsa bir akşam Los Angeles Filarmoni Orkestrası (LA Phil) konserini yakalayın.

8 – LACMA Urban Light
Burayı Instagram’da kesin görmüşsünüzdür. Bir sürü yan yana sokak lambasından oluşan bir enstalasyon. Chris Burden’ın ünlü eseri artık Instagram’ın en ünlü sanat eseri olmuş durumda ve burada bir fotoğraf çektirmemek olmaz. Amerika’daki farklı şehirlerden toplam 202 sokak lambasının bulunduğu eser, bu sene onuncu yılını kutluyor ve şöhretine sosyal medya ile kavuştu denebilir. Siz en iyisi gün doğumu veya gece yarısı falan gidin, belki ancak o şekilde kalabalıkları aşabilirsiniz.

Aşağıda alışveriş kısmında biraz değiniyorum ama LACMA’ya gelmişken yakınlarındaki açıkhava AVM’si olan The Grove’a da uğrayabilirsiniz. Çok bir olayı yok ama açıkhava, hafif retro dokunuşları olan, ortasındaki havuz ve etrafındaki restoranları ile güzel bir alışveriş merkezi. Eğer alışveriş yapmak istiyorsanız veya fazla gününüz varsa uğrayabilirsiniz.
10- Getty Museum
Yıllar önce, sanırım 2006’da falan Digiturk’un tematik kanallarından birindeki alaaksız bir belgeselde izlediğimden beri Getty Museum benim Los Angeles’ta en merak ettiğim yerlerden biriydi ve ayrıca Los Angeles’ta en hayranlıkla gezdiğim yerlerden biri oldu. Müthiş bir yatırım, müthiş bir koleksiyon ve müthiş bir mimari.
Buraya da minimum yarım gün ayırmak gerekiyor ama eğer zamanınız varsa kesinlikle uğrayın. İlla sanatla ilgili olmak veya müze gezmeyi sevmek gerekmiyor, tepede yer aldığı için buradan muhteşem bir Los Angeles manzarası izleyebilirsiniz ve ayrıca çok güzel bahçeleri var. Burada bir haftasonu piknik yapmak bile keyifli olur diye düşünüyorum.

Getty Museum kocaman bir yer ve gidene kadar ben bu kadar büyük olduğunu anlamamıştım bile. Taksiden indiğiniz/aracınızı park ettiğiniz yerden itibaren sıraya girerek havaray/tramvay gibi bir şeye binip müzenin olduğunu tepeye doğru çıkıyorsunuz. Müze devasa! Hepsini gezmek sanırım bir tam gün alırdı. Ben yalnızca rönesans ve 17. Yüzyıl eserlerinin bulunduğu alanları gezebildim. Van Gogh, Monet, Rembrandt, Munch, Rubens ve daha birçok isim…

Ayrıca müze binalarının içi kadar -hatta belki daha fazla- dışında da vakit geçirdim. Bahçelerinin peyzajı, havuzlar, binaların mimarisi – her şey o kadar kusursuzdu ki. Kuşbakışı Los Angeles manzarasına ise değinmiyorum bile.
Ve işin en ilginç noktası – giriş tamamen ücretsiz.

Meraklısına not:
Ünlü milyader J. Paul Getty, ismini verdiği J. Paul Getty Müzesi‘nde sanat eserlerinden oluşan efsanevi koleksiyonunu sergiye sunuyor ve bu eserlerin toplam değeri 1 milyar doları buluyormuş.Hayran kaldığım müzenin mimarı Pritzker ödüllü Richard Meier’miş ve kendisinin ilginç bir şekilde Yalıkavak’ta da bir projesi varmış: richardmeierinbodrum.com
11- Universal Studios
Buraya ben gidemedim ama siz gidin! 🙂 Yıllardır sinemada izlediğimiz filmlerin nasıl yapıldığına dair biraz daha detaylı bilgi öğrenmek ve de birbirinden heyecanlı ride’lara binip eğlenmek istiyorsanız bir tam gününüzü buraya ayırın derim. Bu arada Disneyland‘in de burada olduğunu unutmayın.
12- Griffith Observatory’den günbatımı
La La Land filminden de tanıyabileceğiniz ve birçok filme sahne olmuş Griffith Observatory’den hem dağlarda yazan ikonik Hollywood yazısını görebilir, hem de buradan Los Angeles’ı kuş bakışı izleyebilirsiniz. Ayrıca gözlemevinin içerisindeki planetarium’da yıldızları izleyebilirsiniz. 🙂
Burada da giriş Los Angeles’ta birçok müzede olduğu gibi ücretsiz. Yalnız buraya arabanızla gitmek yerine Uber veya taksi ile gitmenizi öneririm, çünkü park yeri limitli olduğu için arabanızı sanırım uzak bir yere park edip sonrasında yaklaşık 15-20 dk yokuş tırmanmanız gerekiyormuş. Eğer Uber’le giderseniz doğrudan giriş kapısında inebilirsiniz.
13- Malibu
Eğer Los Angeles’ta bir günüm daha olsaydı kesinlikle gitmek istediğim yer Malibu Beach. Evleriyle, plajıyla o kadar güzel duruyor ve tam olarak kafamdaki Kaliforniya’yı yansıtıyor ki.
Bu arada ünlü Getty Villa da burada yer alıyor. Roma İmparatorluğu’ndan Pompei’den daha zengin bir şehir olan ve Vezüv Yanardağı’nın patlaması ile Pompei gibi küller altında kalan Herculaneum’daki Villa of the Papyri’den esinlenerek yapılan Getty Villa’da antik Roma ve Yunan’a ait MÖ 6500’den 400 yılları arasında tarihleri değişen tam 44.000 tarihi eser bulunuyormuş. Açıkçası Los Angeles’ta Akdeniz’den kilometrelerce ötede böyle bir villa yapmak ve bu eserleri sergilemek ilginç bir vizyon.

Los Angeles’ta nerede kahvaltı yapmalı, yemek için nereye gitmeli?
Mahalle mahalle önerilerimi yazdığım detaylı Los Angeles’ta yeme-içme rehberi için buraya tıklayın. 🙂
Los Angeles’ta outlet shopping
Eğer araba kiraladıysanız programınızda bir gün ayırarak şehrin yakınlarındaki outlet’lerden birine gidebilirsiniz. Açıkçası eskiden dolar ile TL’nin arasında bu kadar fark olmadığı yıllarda belki burada outletlerden alışveriş yapmak karlı olabilirmiş, ama artık Türkiye’de iyi indirimleri takip eder veya outlet’e giderseniz sanki daha iyi deal’lar bulabilirmişsiniz gibi geliyor.
Ama yine de gitmek istiyorsanız sizi tutmayayım. 🙂 Ben de Las Vegas’tayken gittim ve genel olarak Amerikan markalarının ürünleri daha uygun diyebilirim – mesela Tommy Hilfiger, Ralph Lauren, Coach, Banana Republic gibi gibi.
Bunun dışında Los Angeles’ta şehir merkezindeki Beverly Center isimli alışveriş merkezi’ne tesadüfen yolum düştü ve Macy’s’de baya yüzde 60-70’lere varan indirim vardı. Alışveriş merkezinin hemen karşısında da Saks Fifth Avenue’nun mağazası vardı ve orada da yine yüzde 70 oranında indirim vardı (gerçi çoğu güzel şeyin bedeni kalmamıştı, o ayrı). Ama kısaca şehir merkezinde de indirim dönemi bir şeyler bulabilirsiniz (Nisan ortası gittim).
Los Angeles’ta alışveriş yerleri
Outlet’i indirimi bırak, düzgün alışveriş yapmak istiyorum derseniz öncelikle lüks markaların butiklerine bakmak için Rodeo Drive’a gitmeniz gerektiğini söylememe gerek yok sanırım? Buraya gitmeden Pretty Woman’ı da bi izleyin. 🙂 Burada Gucci’den Louis Vuitton’a bütün büyük lüks markaların mağazaları bulunuyor.
Eğer tam bir alışveriş delisiyseniz Century City denen bölgedeki Westfield alışveriş merkezi sizin için olabilir (Westfield’ın AVM’leri Londra ve Avustralya’da da var).
İlginç bir açıkhava AVM’si olan The Grove’a da uğrayabilirsiniz. Burada Nike, GAP, Nordstrom gibi markalar var ve ışıklı fıskiyeleri, retro “The Grove” tabelalı sineması vs. ile ilginç ve güzel bir AVM. Ayrıca burada New York’ta kapısında kuyruklar olan cronut isimli tatlısıyla ünlü Dominique Ansel’in bir şubesi bulunuyor. (Not: hemen yakınında farklı aromalı Oreo’lar veya başka Amerikan atıştırmalıkları alabileceğiniz CVS Pharmacy bulunuyor.)

Santa Monica’da da yarı-açık hava bir alışveriş merkezi olan Santa Monica Place’de dolanabilir veya buranın açıldığı yalnızca yayalara açık bir sokak olan Third Street Promenade’da dolanabilirsiniz. Burada Hale Art Space isimli çok şeker ev eşyaları satan bir butik keşfettim. Aşağıda fotoğrafta göreceğiniz el yapımı yastık kılıflarına hayran kaldım (ama fiyatı 185 dolar yani bugünün kuruyla neredeyse 1000 lira!).

Bu arada bu tür ilginç mağazalar arıyorsanız sizi Venice Beach yakınlarındaki Abbot Kinney Boulevard’a almak lazım. Gerçekten çok ilginç ve güzel butikler var. Farklı parçalar ve ilginç butikler arıyorsanız burada kesin zaman geçirin.
Bu arada Amerika’da alışveriş yaparken etiket fiyatı üzerinde verginin dahil olmadığını da hatırlatayım. Etikette gördüğünüz fiyat ile kasa fiyatı farklı. 🙂
Los Angeles’ta ulaşım
Los Angeles’a gitmeden önce herkes bana toplu taşıma diye bir şeyin nasıl olmadığından bahsedip duruyordu ve evet haklılarmış. Birkaç otobüs hattı dışında doğru düzgün toplu taşıma yok. Bu yüzden ya araba kiralayacaksınız ya araba kiralayacaksınız gibi bir durum söz konusu. Ama neyse ki Uber ve Uber’in kardeşi Lyft yardımınıza yetişiyor. Ben yalnızca Uber kullandım ve fiyatlar bence gayet uygun. Mesela Santa Monica’dan Downtown LA’e bir saatlik yolculuğua 10 dolar verdim, ki TL’ye çevirip İstanbul ile kıyaslayınca bile baya uygun bir fiyat. Ama tabii en rahat seçenek yine de araba.
Şehirde yürüyerek bir yerden bir yere gitmeyi ise aklınızdan çıkarın. Avrupa’dan ve özellikle Türkiye’den sonra yolların genişliğine oldukça şaşırdım, pek öyle yürünebilecek gibi değil ayrıca mesafeler çok uzak. Gerçi İstanbul da biraz böyle. Kimse Etiler’den Nişantaşı’na yürümez mesela.
Bu arada gözlemlediğim kadarıyla yaya geçidinde durma konusunda Avrupa’daki kadar saygılı değiller ve trafik ışıkları da biraz farklı. Önce yeşil yanıyor sonra geri sayıma başlıyor, o sırada geçebilirsiniz. Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla Los Angeles’ta çok fazla göçmen var ve kırmızı ışıkta arabalara gelip camlarını silme olayını İstanbul’dan sonra dünyada ilk kez burada gördüm.
Los Angeles’a ne zaman gitmeli?
Los Angeles’ın en güzel yanı pırıl pırıl güneşli iklimi olabilir. Bence yılın her zamanı rahatça gidebilirsiniz. Nisan ortası gittiğimde hava gündüzleri 25 derece civarı, akşamları ise 15-17 derece falandı. Yani bizim Mayıs-Haziran havası gibi diyebilirim.
Los Angeles’ta nerede kalmalı?
Los Angeles’ta konaklamak için Beverly Hills/West Hollywood tarafını tercih edebilirsiniz, böylece şehrin kalbi sayılan bölgelere çok rahat ulaşabilirsiniz. Burada mesela Ramada Plaza West Hollywood bulunuyor ve yeri gayet merkezi duruyordu.
Ben ise Santa Monica tarafında bulunan Wyndham Santa Monica’yı tercih ettim. Santa Monica oldukça hareketli bir bölge ama şehrin doğrudan merkezi de sayılmaz. Bir nevi, İstanbul’a gelen birinin Arnavutköy/Bebek civarında kalması gibi açıklayabilirim.

Santa Monica ve hemen yakınındaki Venice Beach zaten LA’de ziyaret etmeniz gereken yerler arasında ve Wyndham Santa Monica’nın yeri de bu mahallenin en iyi noktasında, hemen sahil kenarında ve bütün güzel restoranlar ve dükkanlar yanı başında. Otelin palmiye ağaçlarıyla çevrili çok güzel bir de açık havuzu var. Ayrıca yatak odalarında da bir yeniliğe gitmişler ve Wyndham markasının yeni bir projesi olarak Deepak Chopra ile “Staywell” diye bir proje geliştirmişler. Bu proje kapsamında odalara modunuza göre değiştirebileceğiniz ışıklar, “dawn simulator” denen güneşin doğuşuna benzeyen ışık yayan çalar saatler ve hava temizleyici (air purifier) gibi ilginç eklemeler yapılmış.
Sanırım Los Angeles için tüm notlarımı paylaştım, ayrıca aşağıdaki ek yazılara da bakabilirsiniz. Sorularınız/önerileriniz varsa aşağıya yorum yazabilir veya email atabilirsiniz. 🙂
“Los Angeles Rehberi&rdquo için 1 yorum